İlber Ortaylı’nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kitabı

İlber Ortaylı’nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kitabı  - Dr. Ulvi Özdemir

İlber Ortaylı, uzun yıllar yaygın ününün bir sonucu olarak kitapları çokça basılan ve çokça satan biri oldu. Ancak İlber Ortaylı adıyla yayınlanan kitapların neredeyse hepsi aslında “yazılan” değil, İlber Ortaylı’nın konuşmalarının bant çözümlemesi şeklindeki kitaplardı. Böyle olunca İlber Ortaylı’nın geniş tarih bilgisinden yararlanıyorduk ama konular her şeye rağmen büyük ölçüde yüzeysel kalıyor, cümleler çoğunlukla gazeteci cümleleri gibi alıştığımız bilimsel ciddiyetten uzak, konuşma dilinde ve daha çok öykülemeci bir içerikte karşımıza çıkıyordu. Aslında bütün kitaplarında İlber Ortaylı Hoca ders anlatıyordu, bilimsel eser yazmıyordu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de diğerleri gibi yazılmış (Kronik Yayıncılık, 1. Baskı, İstanbul, Ocak 2018). Tek fark kitabın arkasında bu kez seçilmiş bir kaynakça olması.

Haçlı Seferleri Hangi Yüzyılda Başladı?

İlber Ortaylı’nın bilgisine itirazımız yok. Ama bilgiyi sunuş tarzı bir tür kolaycılığa hapsolmuş sanki. Zaman zaman bazı sorunlar da ortaya çıkıyor bu yöntemde. Örneğin Türklerin Tarihi’nde (Timaş Yayınları, 1. Baskı, Mart 2015) Haçlı Seferleri’nin 7. asrın sonunda başladığı söyleniyor! (s.19) Oysa ilk Haçlı Seferi 1096 yılında gerçekleşmiştir. Yani 11. Yüzyılın sonunda. Kitap konuşmaların kaydı biçiminde sonradan yazıya dökülünce böyle oluyor. Kimse de burada bir yanlış var mı diye düşünmüyor, çünkü söyleyen İlber Ortaylı. Kim ondan daha iyi bilebilir ki?

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’de de böyle birçok nokta var. Öyle önemli ve yeni bilgilere satır aralarında yer verilmiş ki, bir tez öğrencisi bunu bir ödevinde ya da tezinde bana getirse, “bu bilgiyi hangi kaynaktan aldın? Dipnotta neden belirtmedin?” diye eleştirilmeyi hak etmiş olurdu. Örneğin bir yerde sağcı tarihçilerin ilahi bir varlık düzeyine çıkartırcasına çizdiği ya da bize göstermeye çalıştığı 2. Abdülhamid fikriyle hiç uyumlu olmayan çok önemli bir bilgi veriliyor: Buna göre 2. Abdülhamid aslında çok önceden Latin harflerine geçilmesine taraftarmış. İlber Ortaylı’nın cümleleri şöyle:

“Latin harflerinin, kendini gizleyen bir taraftarı da Sultan II. Abdülhamid’dir. Ona göre, ‘Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma öğrenimindeki güçlüktür. Bu güçlüğün nedeni ise harflerimizdir.’” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk, s.350.) Şimdi burada tırnak içindeki ifade 2. Abdülhamid’e ait. Ama bugüne kadar hiçbir kaynakta rastlamadığım bu kadar önemli bilgiye, hem de tırnak içinde yer verdikten sonra neden bu bilginin kaynağı bir dipnotta verilmez? Bu bilgiyi İlber Ortaylı 2. Abdülhamid’den duymadığına göre nereden aldı? Bu yazımı bir tez öğrencisi bana getirse “git kaynağını belirt öyle gel.” derdim. İlber Ortaylı olunca bilimsel yazımın kuralları gevşiyor mu? Bugüne kadar çizilen ve Atatürk’ün karşısına sağcıların çıkarmaya çalıştığı en önemli tarihsel kişiliğin Atatürk’ün hayata geçirdiği bir devrimci düzenlemeye taraftar oluşu, bu çabaya çok önemli bir darbe sayılmalıdır. Gerçi biz Yalçın Küçük hocanın kitaplarını okuyanlar olarak “Kemalizm Hamidizmdir” tezini bilerek geldik bugünlere ama ne olursa olsun bu fikirsel süreklilik, çoğu kez 2. Abdülhamid’i Atatürk devrimlerine karşı gerici söylemin tarihsel simgesi yapanlara karşı önemli bir darbe. Özellikle Harf Devrimi üzerinden sahte ve içi boş bir Osmanlıcılık hayalciliği ve söylemiyle devrim düşmanlığı yapan gerici çevrelerin önemli bir silahını ellerinden alacak nitelikteki bu bilgiyi neden satır aralarında gizliyor İlber Ortaylı?

 

Ne Şiş Yansın Ne Kebap Tarihçiliği

Sağ tarihçilerin ve siyasetçilerin çok sevdikleri 2. Abdülhamid’in, hiç sevmedikleri ve “dedelerinin mezar taşlarını okuyamamalarının” nedeni olan Harf Devrimi’nin bir anlamda fikirsel babası olması, bu devrimin, bir kişinin kaprisi ya da kendilerince “batıcı”, “laik”, “millet değerlerine düşman” bir ekolün komplosu olmayıp, tıpkı diğer bütün batılılaşma hareketleri gibi var kalmak, bu topraklarda yaşamak için, her aklı başında, toplumun, devletin analizini yapan her sorumlu kişinin gördüğü bir zorunluluk olarak gerçekleştirildiğinin açıkça ortaya çıkmasından çekindiği için mi? (Hakkını yemeyelim bir yerde yine satır aralarında batılılaşmanın zorunluluğunu geçerken belirtiyor İlber Hoca,-Sayfa 339’da). İlber Ortaylı gibi biri 2. Abdülhamid – Atatürk ikileminin cumhuriyet değerlerine karşı olan bir gerici hareketin en önemli araçlarından biri olduğunu bilmiyor olamaz. Verdiği bilgi gericilerin Harf Devrimi üzerinden cumhuriyet değerlerine karşı giriştikleri saldırıya büyük bir darbe vurduğu halde bu bilgiyi neredeyse satır aralarında geçiştiriyor. Bu kabul edilemez. Bir öğrenci yapsa geri döndüreceğimiz böyle bir eksikliği İlber Ortaylı yaptığında hoş göremeyiz. Tarihin siyasetin bir alanı haline geldiği ve “Yeni (Gerici) Türkiye”nin “Yeni bir tarih kurgusu” üzerinde yükseltilmek istendiği bir ülkede ne şiş yansın ne kebap tarihçiliğidir bu.

 İlber Hoca’yı severim. Siyasal Bilgiler’de kendi derslerimi bırakıp onun derslerini dinlemeye giderdim. Bütün makalelerini, kitaplarını kollardım ve okurdum. Ama artık “bilimsel” kitaplarını okumak istiyorum.

 

Ortaokul Düzeyinde Anlatım

İlber Ortaylı’nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü her şeye rağmen güzel ve bilgi verici bir kitap. Okunmasını öneriyorum. Temel itirazım önemliyle önemsizin birbirine karışmış olması. Böyle bir üslubu kabul edemiyorum. Tuz ve şekere de ihtiyacımız var ama iki çuvalı birbirine karıştırarak satmaya çalışırsanız kimse almaz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de böyle. Değerli bir bilgiyle sıradan bir ortaokul ders kitabı bilgisi peş peşe verilmiş. Bu da bizi yine editörlük sorununa götürüyor. Bu kitap kimin için yazılmış? Piyasa diliyle sorarsak müşteri kitlesi kimdir? Kitapta önemli öyle bilgiler var ki bilim adamları için yazılmış gibi. Ama çoğu kez de ilkokul/ortaokul öğrencileri düzeyinde bir anlatım var. Bu, kitabın düzeyini düşürüyor. Örneğin İttihat ve Terakki başlıklı bir bölümün bir yerinde şöyle diyor İlber Ortaylı:

“Hasan Tahsin Paşa maalesef koskoca kolorduyla direnmeden Yunanlılara şehri [Selanik] teslim etmiştir. Biyografisinde topladığı paraları Nice’de yediği söyleniyor.” (Gazi Mustafa Kemal Atatürk, s. 61) Görüldüğü gibi bir ortaokul bilgisi ve argo bir sözcükle birdenbire ilgisiz bir başka bilgi arka arkaya veriliyor. Bunu bilimsel bir anlatım sayamayız. Buna rağmen bilgi verici ama savruk bir eser diyebiliriz.

 Kitapta genel olarak itiraz edeceğimiz bilgiler ve değerlendirmeler de yok değil. Örneğin Demirci Mehmet Efe ve Topal Osman hakkındaki değerlendirmelerine katılmıyorum İlber Ortaylı’nın. Hatta düpedüz yanlış buluyorum. Yanlışlığı eksikliğinde. Bilerek bu kişilerin barbarlığını, vahşiliğini es geçmiş. Denizli Faciasını, Topal Osman’ın acımasızlığını bilerek dile getirmiyor. Yine ne şiş yansın ne kebap tarihçiliği yapıyor. Doğru bulmuyorum.

İlber Ortaylı’nın engin bilgisini sunuş konusundaki savrukluğu çok yerde karşımıza çıkıyor. Söyleşi havasında yazarken yer yer de ara başlıklar ile içerik arasında uyumsuzluk var. Örneğin 446. sayfadaki “Atatürk Anılarda ve Hafızada Nerede?” diye bir başlık var. İçeriğin çoğunun bu başlıkla bir ilgisi yok. Örneğin Erzurum Kongresi’ni Atatürk’ün tertip ettiğini söylüyor ki bir yerde, bunu her halde bir anlatım bozukluğunun sonucu saymalıyız. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk, s.168) Nitekim gerçeği 170. sayfada belirtiyor:

“Sivas’ta milli bir kongre toplanacaktı ancak öncesinde daha evvel planlanmış olan başka kongre daha vardı.”

Burada hem önce hem de evvel sözcüklerinin kullanılması da dikkat çekici elbette.

İlber Ortaylı’nın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü her şeye rağmen okunması gereken bir kitap. Bizi başka kitaplara ve okumalara götürmesi açısından bile başarılı. Başka kitaplarla karşılaştırarak ve dikkatlice okunması koşuluyla, öneririm.

Dr. Ulvi Özdemir

20 Nisan 2021 Salı | 515 Görüntülenme

İlgili Kategori: Kitap Bağımlısı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler

Bu İçerikler de İlginizi Çekebilir