Yeniden Doğarken Eleştiri Şoku

Yeniden Doğarken Eleştiri Şoku - B. Sadık Albayrak

Brubaker filminde, Robert Redford, Arkansas’ta Wakefield Hapishanesine mahkûm olarak girer. ABD’nin bugünlerde adını zincirli tutsaklarıyla bildiğimiz Guantanamo’sunu aratmayan koşullar hüküm sürmektedir. Stuart Rosenberg’in yönetmenliğini yaptığı, 1980’de çekilen filmin ilk yirmi dakikası, hapishanede kurulan zulüm ve işkence düzeninin soluk soluğa izlenen bir belgeseli gibidir. Robert Redford’un gözünden hapishane düzenini tanırız. Hücrede kapalı mahkûmların bölümünde temizlik yapılırken olay patlar. Altı aydır hücresinden çıkarılmamış bir mahkûm temizlik görevlilerden birinin boğazına sarılır ve yöneticiyle görüşmezse, onu öldüreceğini söyler. Mahkûm olarak olaya tanık olan Robert Redford görevli gardiyana kendisinin yeni atanmış hapishane müdürü olduğunu açıklar ve hücrenin kapısını açmasını, oradaki mahkûmla görüşeceğini söyler. Olayın şoku içinde gardiyanı inandırmayı başarır, hücreye girer, altı ay güneş yüzü görmemiş mahkûmu ikna ederek rehineyi kurtarır.

Sonraki sahnede, nasıl bir zulüm düzeni kurulduğunu çok iyi öğrendiği hapishaneyi yaşanabilir koşullara kavuşturmak için yönetimi alan müdür Brubaker’i, eski düzenin adamlarından birini yardımcı olarak görevlendirmiş ve çalışmaya koyulmuş görürüz. Ona altı adet güneş gözlüğü almasını söyler. Yardımcı gözlüklerin ne marka olmasını istediğini sorar. Brubaker, fark etmez der, güneş gözlüğü olsun yeter. Sonraki sahnede güneş gözlükleri alınmıştır ve altı aydır hücresinden çıkarılmamış mahkûmlara verilmiş, hepsi güneşe çıkarılmışlardır. Brubaker’in ilk işi karanlık hücredeki mahkûmları güneş körlüğünü önleyecek gözlüklerle güneşe kavuşturmak olur.

Hapishaneyi saran çürümüş düzeni aşmak o kadar kolay olmayacaktır. Brubaker filmi, 1980’lerin neoliberal karanlığına girerken Hollywood sinemasından çıkmış radikal düzen eleştirisi yapan son filmlerden biridir. İzlemenizi öneririm.

***

Bugünlerde güneş kadar yakıcı şok etkisi yaratan bir eleştiri rüzgârı esiyor. Yeni Gelen’cilerin neoliberal karanlığın hücrelerinde üretilmiş edebiyat eserlerine yönelik eleştirileri muhataplarında bir eleştiri şokuna yol açıyor. Bu şok karşısında Brubaker filminin o sahnesi aklıma geliyor. Acaba piyasanın karanlık hücrelerinde yıllarca sanat edebiyat yaptığını sananlara, eleştirinin ışığına alıştıracak güneş gözlüğü benzeri bir koruyucu bulabilir miyiz diye düşünmeden edemiyorum.

Gerçi, kültürel yozlaşma ve estetik zulüm düzenine dönüşmüş piyasa sanatına yönelik, dayanakları son derece sağlam bu eleştiriler karşısında ilk şoku atlattıktan sonra, bize eleştiri dersi vererek işin içinden sıyrılmaya çalışanlar yok değil. Ama genel olarak, yıllardır varlığını derinden derine sürdürse de sahneye ortaklaşa ve bütünsel bir biçimde çıkması gecikmiş eleştiri karşısında büyük bir şok geçirdiklerini söyleyebiliriz. Verdikleri eleştiri dersinden, bambaşka diller konuştuğumuz anlaşılıyor. Aramızda aşılmaz tarih çağları var. İnsanın yıkıma uğratılmış, bir avuç yağmacının çıkarı için çarçur edilmiş yaratıcı güçlerinin eleştiriyle özgürleşmesi ve insana yakışan yeni bir kültür düzeni kurmayı amaçlaması karşısında Brubaker’in hücre mahkûmlarından daha zor durumda olduklarını söyleyebiliriz.

***

Tekeller hapishanesine çevirdikleri, toplumsallığı yıkıma uğratarak yerine cemaatleri, tarikatları ikame ettikleri bir karanlıkta eleştiri, ışığı görünmez duvarlara, belirsiz zincirlere tutuyor ve şimşekli bir aydınlanma yaratıyor.

İnsanlar uyanıyor. Aziz Nesin’in hikâyesindeki gibi, yalnızca küçük çıkarlarını koruma kaygısıyla da değil, sezgileriyle özlemini duydukları ama adını koyamadıkları yeni bir gerçekliğin bilgisiyle buluşuyor. Haklılığına güven duymaya başlıyor. Eleştiriyi kendi sorularıyla geliştiriyor ve başka olgulara yöneltiyor.

Sistemin hücreler toplumunun duvarlarında gedikler açılıyor. Yıkılmaz sanılan duvarları ilkin bilincimizde aşmaya başlıyoruz.

İnsan aklını, yaratıcı potansiyellerini harekete geçirmek için eleştiri şoku iyi bir başlangıçtır. Gezi’nin, Haziran Ayaklanması’nın birinci beş yılını tamamlarken, bu daha başlangıç, iyi bir başlangıç, diyoruz. Gerisi daha güzel gelecektir.

B. Sadık Albayrak

19 Nisan 2021 Pazartesi | 465 Görüntülenme

İlgili Kategori: Editörden

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler

Bu İçerikler de İlginizi Çekebilir