Günlerin Bugün Getirdiği

Günlerin Bugün Getirdiği - B. Sadık Albayrak

Televizyonlarda dört şeye amansız yasak var. Sigarayla başladılar; yeni teknolojiyle sigaraya, tutan ele, dumanı üfleyen ağza sansür yaması koymayı iş bellediler. Sinema sanatının otuzlarda, kırklarda çekilmiş klasikleri, sözgelimi Bogart’ın sigara içmeyi oyunculuğunun bir parçası kılmış filmlerini televizyonda izlemek ne mümkün. Eğer azıcık sanattan nasibinizi almışsanız onların “buzlama” dedikleri sansür yamalarının dikiş iğnelerini etinizde duyumsarsınız.

Görüntüde yasak ve horlama varken, gerçekte sigaradan alınan “özel tüketim vergileriyle” saraylar, makam araçları filoları, tarikat sponsorlukları finanse edilmektedir. Korkut Boratav’ın özlü Türkiye İktisat Tarihi kitabını okursanız sigara ve kibrit, gaz, tuz gibi temel ihtiyaç mallarının devlet tekeline bağlanmasıyla emekçi halktan sermayeye nasıl kaynak aktarma mekanizması kurulmuş olduğunu görürsünüz. Düyunu Umumiye ile başlayan kısa kapitalizm tarihimizde tütün rejisinin zulmü türkülerimizin hafızasında saklıdır.  Görüntüsünü yasaklarken vergisini alabildiğine yükseltmek ve yoksul tiryakinin iflahını kesmek bu düzenin niteliğinin bam telidir.

***

Sigarayla başladılar, ekran sansürünü hiç olmazsa yasalara ve yasaklara bağladılar. İçki ile devam ettiler; bunu kurdukları düzenin gizli yasası şeriata dayandırıyor olmalılar. Bir akşam yemeğinde bir kadeh şarap içmek, meyhanede kadeh tokuşturmak da artık bulanık yamaların altına gizleniyor. Eskiden kahvehanelerde meşrubat gibi rahatlıkla satılan bira bile bin bir ruhsata bağlanmıştır. Yaşamda içkiye konan kısıtlamalar yetmemiş, ekranlarda onu yasak nesne olarak sunarak bilinçaltlarında da suçla özdeşleştirmektedirler. Sigaradaki vergi uygulaması içkide daha da ölçüsüz hale gelmiştir. Rakının fiyatının yüzde sekseni vergi haline getirilmiştir.

Oysa içki insanlığın çok eski bir buluşudur. Bira eskiçağın en önemli besin kaynaklarından biridir. Gılgamış destanında bile yolcuların soluklandıkları biraevleri vardır. Ölümü aşmak için kendini uzun yolculuklara vuran Gılgamış’a soluklandığı meyhanenin sahibi kadın, Sakiye, “Bırak bu çözümsüz meselelere kafa takmayı, elindekinin kıymetini bil, gününü gün et” diye öğüt verir. Üzüm yetiştiriciliği ve şarap üretimi ilkçağın en değerli işlerinden biridir. Ege’de ticaret yapan ilkçağ gemileri amforalarda şarap ve zeytinyağı taşırlardı. Şarap ve öteki alkollü içkiler insanı sarhoşlukla zorunlulukların katı çemberinden çıkarıyor, yaşamı daha duyarlı, oyun içinde hazla kavramasını sağlıyordu. Tarım toplumuyla içine sokulduğu eşitsiz ve sınıflı yaşamın acılarını bir anlık da olsa unutturuyordu. O günden bugüne içkiler çeşitlendi ve nefis tatlar kazandı.

Demek ki şarabın üstüne tv yaması atanlar koca bir insanlık tarihini inkâr etmeye yelteniyorlar.

***

Üçüncü ve mutlak yasak elbette, çıplak insan bedenine uygulanıyor. Kanlı canlı insanların çıplaklığından geçtim, Rönesans’ın tabloları, Boticelli’nin Venüs’ü, Rodin’in “Öpüşmesi” de, Mayıs kapağımızdadır, ekranda yamalanmaktan kurtulamıyorlar. İnsan bedenine sansür, doğrudan varoluşumuza yönelik bir yasaklama girişimidir. İnsan bedeni, özellikle cinselliği, soyunu sürdürme, varolma, üreme niteliği sansürleniyor. İnsanın uygarlaştıkça edindiği cinselliği yaşama biçimi, aşk sansüre uğratılıyor.

Demek oluyor ki, egemenler insan bedenini sansürleyerek insanın biyolojik ve toplumsal varoluşunu inkâr etme cüretini gösteriyorlar.

***

Dördüncü amansız yasak kitabadır. Kitap egemenlerin her zaman korkulu rüyası oldu. 12 Eylül günlerinden hatırlıyoruz; televizyonlarda ele geçirilen tabanca tüfeklerin yanında kitaplar da olurdu. Her akşam haberlerde suç aletleri olarak kitapları izletirlerdi. Yıllar içinde okuyacak insan kalmadığından emin olmuşlardı ki, suçlu kitap gösterisini bıraktılar. Şimdilerde suçlu suçsuz demeden hiçbir kitabı göstermek istemiyorlar. Geçenlerde tv’de bir yemek programında buluşanlar ve izleyiciler evdeki kitapları görünce çok şaşırdılar. Sırtları gözükmesin ve adları okunmasın diye kitaplar rafa ters dizilmişlerdi. Sırtları yerine sayfaları dışarıya bakıyordu. Ev sahibesi televizyoncuları bir dertten kurtarmış, “buzlamaya” gerek kalmasın diye kitapları tersyüz etmişti.

Artık kitapları da ekran yasağına aldılar ve bir mucize eseri kitaplı bir mekân çıkarsa, kitapları “buzlandırıyorlar”.

***

Sigara, içki, insan bedeni, sevişmesi ve aşkı, kitap; bu dörtlüye bakınca insanı insan yapan temel şeyleri görüyoruz. Sigara tiryakisi olmadığım için onun verdiği keyfi bilemem ama içki, sevişme ve kitap okumanın güzelliği ve hazlarının değerini biliyorum. Sarhoşluk keyfiyle sınırları aşıyor, sevişmeyle insanın insanla en dolaysız ve yalın ilişkisini kuruyoruz. Kitapla kendimizi ve bütün insanlığı anlayacak kaynağa kavuşuyoruz.

Kitapla bu “buzlanmış” sömürücülerden kurtulmanın yollarını araştırıyoruz.

***

Ancak bu böyle gitmez! Bütün okurlarımızın 1 Mayıs’ını, emekçilerin “günlerin bugün getirdiği”, sömürü, zulüm ve sansürden kurtulduğu özgürleşmiş günlerin umut ve öfkesiyle kutluyoruz.

Merhaba!

B. Sadık Albayrak

1 Mayıs 2021 Cumartesi | 662 Görüntülenme

İlgili Kategori: Editörden

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler

Bu İçerikler de İlginizi Çekebilir