Seksen Milyonda Bir Damla
Memleketin nüfusu özellikle seçim zamanlarında ani iniş çıkışlar gösteriyor ama seksen milyon olarak yuvarlamamızda bir sakınca yok. Bin adet basılan ve seksen milyonluk ülkenin 81 ilinin yalnızca 14’ünde birer ikişer kitabevinde satılabilen bir dergi. Bu bin derginin de kaç tanesi okura ulaşıyor, kaçı tozlu kitapçı depolarında kaçınılmaz sonunu bekliyor, söylemek istemiyorum. Yine de bir örnek vereyim; Trabzon’a giden 10 dergiden 7’si iade ediliyor. Yani demem o ki, Yeni Gelen’ciler olarak, yazarlarımız ve okurlarımızla seksen milyonda bir damlayız olsa olsa. Bu damlayla susuzluğumuzu gidermek için bir yıllık zorlu bir mücadeleden ikinci yıla başlarken bir muhasebe yapmak rakamların acımasız dilini getirdi.
Bir damlayla seksen milyonun susuzluğuna çare olmak mümkün mü? On yılların, yüz yılların insanları esir alan sömürü ve karanlık çölündeki susuz insana bir damlayla ne kadar ışık sağlayabiliriz? Kapitalist gözboyacıların çok sevdikleri kuantum diliyle konuşursak, belki bir damlanın atomlarını ve atomaltı parçacıklarını seksen milyona dağıtabiliriz. Hatta daha çok yok ediciliğiyle tarihte yer etmiş “atom” enerjisi etkisiyle belki de seksen milyonu sarsabiliriz…
***
Yeni kitabının yayın hazırlıklarına yoğunlaştığı için birkaç sayıdır yazılarına ara veren Taylan Kara, “Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme”yi yayınladı ve tekrar aramıza döndü. Kitabının adı bizi seksen milyonda bir damlaya sıkıştıran derdimizi çok iyi özetliyor. Yazısında kapitalist gözboyacıların Türkiye mümessillerinden birini eleştiriyor. Prof. Dr. Yıldız Ecevit’in basit bilimsel yanlışlarla dolu kitabı üniversitelerde ders kitabı olarak okutuluyor. Seksen milyonun cehaletini ve karanlığını koyulaştırma işinde kullanılıyor.
Karikatürcü dostumuz Mustafa Bilgin meseleyi kapağımızda çok özlü biçimde resimledi. Yaklaşık 50 yıldır Emperyalist ülkelerde üretilen gerici toplum ve edebiyat kuramları burada bilim ve felsefenin en ileri aşamaları olarak pazarlanıyor. Üniversitelerde ders yapılıyor, öğrencinin kafası esir alınıyor.
Son çözümlemede zaten kurulu düzenin ideolojik aygıtları olan üniversiteler, artık ilk çözümlemede, bağıra bağıra iktidarın aygıtları haline getirilmiştir ve buralardan herhangi bir bilimsel doğru çıkması mucize eseridir. Tevekkeli değil, bizim damlamız, en çok okunması, tartışılması gereken üniversitelere, bu sonsuz cehalet yuvalarına en az ve çok güç ulaşmaktadır.
***
İzmir’den Hayri Bildik Dostum aradı; yılların yayıncısı, YerGök kitabevinin sahibi, sesi çok üzgündü. Meseleye nereden gireceğini bilemiyordu. Bir sürü parantez açtıktan sonra, “Sadık yanlış anlama ama istersen artık dergi gönderme” dedi. İzmir’in Karşıyaka’sında eğitim düzeyi yüksek, hali vakti yerinde insanların yaşadığı yerde, üstelik kendini şair, yazar olarak gören insanların gelip gittiği kitabevinde Hayri’nin özel çabalarına rağmen bir tek dergi satılmıyordu. Hayri, karşılaştığı bu duyarsızlık karşısında çok üzülüyordu.
Oysa dergileri ilk kez gönderdiğimde, Hayri heyecanla beni aramıştı. Bu ne güzel bir dergi demişti. Başlığında “Red. Kurgu. Ütopya” yazan bu dergi en az 20 bin satar diyordu. Aman iyi dağıtın bu dergiyi diye üsteliyordu.
Hayri dostuma üzülmemesini, bir bilgisizlik ve ilgisizlik çölünde yaşadığımızı söyledim. Seksen milyonda bir damlaydık olsa olsa ve gücümüzün, bu damlanın tarihin insanlık katmanlarından süzüle süzüle, damıtıla damıtıla bugünlere sızmasından kaynaklandığını ekleyebilirim.
***
Yıllar önce okumuştum; Nguyen Duc Thuan yazmıştı; “Direnme Savaşı”ydı kitabın adı. Emperyalizmin Vietnam’ı işgal ederken esir aldığı devrimcilere uyguladığı zulüm ve işkencelere direnişi anlatıyordu. Zindanda sağ kalabilmek için fare yavrularını yemek, bir damla çiyle susuzluklarını gidermek zorunda kalıyorlardı. Büyük şairin de dediği gibi “düşmana inat, bir gün bile yaşamak” istiyorlardı ve tarih bu büyük direnişin zaferle sonuçlandığını yazdı. Emperyalizm şimdi o tarihi yeniden yazmak istiyor. Direnenleri değil, zulmedenleri kahraman yapmak için, “edebiyatla ahmaklaştırma felsefeyle çökertmek” istiyor.
Direnme savaşındayız; tekellerin ortaçağ çöllerinde bilgi ve estetik susuzluğuna bir damlayız. Tarihin insanlık katmanlarından süzülmüş, devrimci felsefe, edebiyat ve sanatın imbiğinde damıtıla damıtıla bugünlere taşınmış bir damlayız. Kıymetimizi bilin!
Yarınların gürül gürül insanlık pınarlarına direnmenin mayasını taşıyacak bir damla…
B. Sadık Albayrak
27 Mayıs 2021 Perşembe | 759 Görüntülenme
İlgili Kategori: Editörden