Canavarlı Bilinç

Canavarlı Bilinç - B. Sadık Albayrak

Gravür: Francisco Goya

“Akıl uykuya dalınca canavarlar ürer”, üstünde uyumak için tedirgin edici bir kaidedir. Goya’nın gravüründeki canavarlar günümüzün canavarları karşısında ne kadar masum kalıyorlar. Gecenin kuşları gözsüz yarasalar ve delici bakışlı baykuşlar, alt köşede tilki mi, kurt mu olduğuna tam emin olamadığım bir hayvan… Doğadan çıkmış ve doğal olduğu için de korkutuculuğu kalmamış bu yaratıkları canavar kılan, uykuya dalmış bir aklın onların gölgesinden kaçarken büyüttüğü heyulalar olsa gerek.

Günümüzde uykuya dalmış ya da egemenlerin bin bir ideolojik aygıtıyla uyanık bir bilinçle gerçeğe bakması önlenmiş akılların pençesine düştüğü canavarlar ise Goya’nın yarasaları ve baykuşlarıyla kıyaslanamaz. Bu canavarlar artık insan yapımıdır, en bilimsel aklın ürünü ve toplumsal işlevleriyle en akıldışı araçlardır. Yaşamı tuzla buz edecek korkunçluklarıyla atom bombaları, S-400 füzeleri, Challenger 2 ya da M1A2 tankları, insansız hedefi bulan ve bombalayan hava araçları aklın susturulduğu bir dünyada her an tepemize çullanabilecek durumdadır. Aklın yalnızca sömürüye hizmet etmek için çalıştırıldığı, üretimin daha iyi bir yaşam için olmak yerine, varlık biçimleriyle insanlığın tanıdığı en korkunç canavarlardan daha canavar tekellerin kâr etmelerine göre düzenlendiği bir dünyada yaşıyoruz.

Tekellerin egemen olduğu ve yönettiği bir dünyada akıl, insanlığın yazgısını belirleyen toplumsal akıl derin bir uykuya yatırılmıştır. Tekellerin ekonomi politiğine göre düzenlenmiş bir hukuk, eğitim, kitle iletişim düzeni insanlığı yalan ninnileriyle hoş tutmaktadır. Buna paralel bir sanat ve edebiyat da yürürlüktedir. Canavarlar artık günlük yaşamımızı idare etmektedirler. Trafik canavarı asfalt yollarda yazgımızı çizmekte, enflasyon canavarı çarşıda ve mutfakta korkunç yüzünü göstermektedir. Çocuklarımızın geleceğinin yolunda sınav canavarları dikilmektedir. Umutlarımızın üzerine seçim canavarları çöreklenmektedir.

Gerçeği aklın gözüyle değil, uykuya yatmış bir aklın rüya imgeleriyle, canavarlı bilinçle görmeye başlayınca artık anlamak ve değiştirme iradesi yaratmak mümkün değildir. Goya’nın gravürü, çirkin gerçekten önce, bu gerçeği değiştirmek için hep uyanık ve araştırıcı olması gereken aklın zaaflarını sorunsallaştırmıştır. Çirkin gerçeği değiştirmek için gerçeğe korkusuzca bakan ve üstüne yürüyen bir bilinç ve irade gerekmektedir.

Bizim yakın tarihimiz uyanık aklın yürüyüşünün yükseliş ve alçalış süreci olarak da değerlendirilebilir. On dokuzuncu yüzyılda Mühendishane, Tıbbiye ve Harbiye’nin kuruluşuyla başlayan bilimsel eğitim süreci, doğayı ve toplumu maddeci bir yöntemle inceleyen ve anlayan aydınlar ve devrimciler çıkarmıştır. Onların dinin ve ortaçağ hurafelerinin derin uykusu altında kendini yitirmiş halkı uyandırmaları ve eyleme geçirmeleri bize Cumhuriyeti kazandırmıştır. 1923-1946 arasında, alfabenin değiştirilmesi, Üniversite Reformu, DTCF’nin kuruluşu, Halkevleri ve Köy Enstitülerinin açılışını kapsayan kısa bir aydınlanma döneminden sonra, Cumhuriyetin egemen sınıfı kapitalistlerin tercihiyle yeniden dinci zihniyete ve ortaçağ hurafelerine dönülmüştür.

Aklı uyandıracak öğretmene karşı, aklı canavarlı bir uykuya teslim edecek imamın yükselişi başlamıştır. Bir cahilleştirme, yeniden ortaçağa dönüş sürecidir. Son seçimde öğretmen aday karşısında imam adayın kazanmasının bu süreci simgelediğini söyleyenler vardır.

Bu sürecin canavarlaştırdığı insanlar, 25 yıl önce Sivas’ta ülkenin en güzel aydınlarının, çocuklarının üzerine ateş atmıştır. 25. yılında Asım Bezirci’yi, Hasret Gültekin’i, Sivas kayıplarımızı anımsatan yazılara yer veriyoruz.

Ali Demirsoy Hocamız, çocukluk günlerinin cin peri hikâyelerini anlattığı yazısında, aklın canavarlardan kurtuluşunun da ipuçlarını veriyor. Mitoloji çağından çıkan akıl, cin peri masallarında gerçeğin akislerini buluyor. Fırat’ın cinlerinin açıklaması, Fırat’ın kanlı canlı susamurlarında gizli.

Canavarlı bilincin yanılsamalarını yıkacak gizilgüç maddede bulunuyor. Çelişkilerle yüklü toplumun maddesi, yaşamın akışı kendini uykuya kaptıranları da er geç uyandıracaktır. Ali Hocamızın öyküsündeki gibi, yaşamın yoncasının yeşiline bulanmış sopa, er geç dinin yeşil pelerinine gizlenmiş canavarların tepesine inecektir.

B. Sadık Albayrak

10 Mayıs 2021 Pazartesi | 344 Görüntülenme

İlgili Kategori: Editörden

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler

Bu İçerikler de İlginizi Çekebilir