Banka Yayınevinin Köleleri

Banka Yayınevinin Köleleri - B. Sadık Albayrak

Çevirmen Işık Ergüden’in “çay parasına çeviri” açıklamasını okuyunca, işte, bir semptom daha dedim. Daha çok tıpta kullandığımız bu yabancı sözcük, semptom, hastalıkların belirti’si anlamına geliyor. Işık Ergüden’in açıklamasının ise tıpla, hastalıkla bir ilgisi yok. Geçimini çevirmenlik yaparak kazanan bir düşünce emekçisinin yayın dünyasını ele geçiren ve denetleyen bir sermaye kuruluşunca düşürüldüğü durumu ortaya koyuyor. Amin Maalouf’un 43 baskı yapan Tanios Kayası kitabının çevirmeni Işık Ergüden baskı başına yüzde 6 oranında çeviri ücreti almaktaymış. Yapı Kredi Yayınları,  çevirmeni görüşmeye çağırarak bundan sonraki yeni baskılarda bu ücreti yüzde 2’ye indireceğini bildirmiş. Daha önce aldığı ücretin bir anda üçte bire düşürüleceğini öğrenen çevirmen isyan ediyor; “çay parasına çeviri mi yapılır!” Kabul etmeyince banka yayınevi sözleşmesini feshetmiş ve çevirisini kullanılmaz hale getirmiş, kitabı başka bir çevirmene yeniden çevirterek piyasaya sürecekmiş.

Işık Ergüden piyasa kültürünün içinde uslu uslu görevini yapanlardan beklenmeyecek biçimde itirazını “Yapı Kredi Yayınları Okur ve Çevirmenlerine Açık Mektubumdur” başlıklı bir bildiriyle dile getiriyor. Demek ki artık bıçak kemiğe dayanmış; benim “okuma yazmanın ızdırapları” adını verdiğim eza ve cefaya tepki inlemelerden çığlıklara yükselmiş. Ergüden,  açık mektubunda, “Bu durum, çevirmenlere dayatılmak istenen kölelik koşullarının somut bir örneğidir” diyor. Çok eksik; dayatılan değil, icra edilen, yalnızca çevirmenlere değil, insanlığın büyük bölümüne reva görülen bir kölelik düzeni!

***

Ortada bir hastalık değil, sermayenin tabiatına uygun bir hareket var ama yine de bir “semptom” görmem boşuna değil. Bankacılık işkolunda yeni kurulan bir sendika, 25 yıl önce, ilk sayısı yayınlanacak işçi dergisi için benden bir yazı istemişti. Yazdım, gönderdim: “Kültürde Kanser: Yapı Kredi Bankası”.  Bir bankanın yayınevi, sanat galerisi, kültür merkezi kurmasının sanat ve edebiyatı nasıl etkileyeceğini incelemiştim. Bu durumun sanatı ve edebiyatı sermayenin tabiatına uygun ticarileştirme, bayağılaştırma, kısırlaştırma kıskacına alacağını ortaya çıkarmıştım. Tekelci sermaye her alanı ele geçiren bir kanser hücresi gibi “metastaz” yapıyordu. Ele geçirdiği alanda ise insani, özgürleştirici felsefe ve sanattan eser kalmıyordu. Hele bu alanı ele geçiren “finans kapital”, tekelci düzenin en stratejik şirketleri bankalar ise sonuç daha da vahimdi.

Bu inceleme 2015 yılında ikinci baskısı yayınlanan Düşkıranlar kitabımda yer alıyor. 25 yıl önce yazmışım: “Tekelleşmede sınır yok. Toplumsal açıdan değersiz sanat, tekelci reklam, pazarlama ve dağıtım mekanizmasıyla ‘değerli’ ve talep edilir hale getiriliyor.” Yazarımız Taylan Kara’nın yeni kitabının adıyla söylersek, “Edebiyatla Ahmaklaştırma, Felsefeyle Çökertme” süreci diyebiliriz.

Bu süreçte sanat ve edebiyat estetik değerlerini yitirdi; sanatçı ve yazar sermayenin kulu kölesi yapıldı. “Kültürde kanser” sanatı edebiyatı ölümcül aşamaya götürdü.

***

Çeviribilim internet yayınının editörü Sabri Gürses’in uyarısıyla,  Yapı Kredi Bankası yayınlarının Amin Maalouf çevirisinin bir semptom değil, sermaye sendromu olduğunu ve çürümenin otopsisine kapıyı açtığını öğreniyoruz. Aynı yayınevi ve aynı kitap için 18 Mayıs 2009’da bir başka çevirmenin oğlunun Radikal gazetesinde açıklaması var. Esin Talu Çelikkan’ın oğlu Murat Çelikkan, annesinin aralarında Tanios Kayası’nın da bulunduğu Amin Maalouf çevirilerinin yeni baskılarına Yapı Kredi Bankası yayınevinin çeviri ücreti olarak yüzde 10 yerine yüzde 8 ödemek istediğini, bunu kabul etmeyince çevirilerin yayınlanmayarak kitapların başka çevirmenlere yeniden çevirttirildiğini yazmış. Anlıyoruz ki Işık Ergüden 15 yıl önce bu işi üstlenen yeni çevirmenlerden biri. Sermayenin ücretleri düşürmek için kullandığı yedek işçi ordusunun bir üyesi diyebilir miyiz? 15 yıl önce çeviri ücretini yüzde 10’dan yüzde 8’e düşürmek isteyen banka yayınevi, yeni çevirmene yüzde 6’yı kabul ettirmiş. Şimdi bunu da çok görüyor, yüzde 2 öneriyor. 15 yıl önce Esin Talu Çelikkan’a yaptığı gibi, onun da çevirisini, entelektüel emeğini çöpe atıyor. Yerlerine yedek emekçi ordusundan yüzde 2’yle, çay simit parasına çeviri yapacak yenilerini bulacak.

***

Boşuna Red. Kurgu. Ütopya demiyoruz. Sermayenin egemen olduğu bir toplumsal yaşamı ve kültürü külliyen reddediyoruz. Ütopyamızdaki yeryüzü cennetinde yazar insanı, doğayı ve toplumu, yeryüzündeki yaşamı daha kökten duyumsamamızı ve anlamamızı sağlayan kitaplar yazacak, çevirmen bunları herkes okusun diye başka dillere çevirecek, onların yaşayabileceği evler inşa eden inşaat işçisi, halkın ekmeğini pişiren fırıncı bu kitapları okuyacak… Herkes emeğini bir başkasının kullanımına sunarken para değil, başkasının emeğinin katkısını alacak.

Hep birlikte yaşamı paylaşmak, güzelleştirmek, zenginleştirmek için... Merhaba!

B. Sadık Albayrak

24 Mayıs 2021 Pazartesi | 1012 Görüntülenme

İlgili Kategori: Editörden

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Sizden Gelenler

Farklı bakmama yardımcı oluyorsunuz. Teşekkürler. Uyuyanlardan olmuşuz git gide. Okuyoruz ve anlatıyoruz bunları. Sağolunuz
Ayla Aksoyoğlu | 24 Mayıs 2021 Pazartesi

Etiketler

Bu İçerikler de İlginizi Çekebilir