Bir yabancılaşma öyküsü: Yerüstünden İlaveler

Bir yabancılaşma öyküsü: Yerüstünden İlaveler - Yeşim Zuhal Yolcu

Fatih Mutlu… Evet, onu tanıyorum, çok değil, sadece sizler kadar…   Beyoğlu’nda bir akşam vaktiydi… Yağmur inceden çiseliyordu ve kesinlikle aylardan kasımdı… Sadık Hoca’yla müdavimi olduğumuz Mephisto’nun kafeteryasında üçümüz yuvarlak bir masayı çevrelemiştik. Onlar dünyada üçümüzden başka kimse yokmuşçasına sohbet ediyorlar, ben elime aldığım Dergi’nin kasım sayısını yüzüme siper etmiş, sessizce onları izliyordum… Fatih Mutlu… Gözleri hangi renkteydi hatırlamıyorum.  Esmer ve kemikli parmakları vardı. Masanın üzerinde duran tütünden biraz alıp arap kâğıdına sardı, sigarasından yükselen gri duman keskin kokusuyla birlikte atmosfere yayıldı. Dergimizin grafikeri olduğunu o vakit öğrendim. Görsel yaratıcılığı olan insanlar hep bende merak uyandırmıştır. Çantasını yavaşça açtı ve içinden ince bir kitap çıkartıp ön yaprağını imzaladı ve Sadık Hoca’ya uzattı. Kitabı onun yazdığını hemen anlayıverdim. Şaşkındım. Görsel farkındalığı gelişmiş olan insanların yazınsal üretimde bulunması görülmüş şey değildi…  Kitabı açtım, sayfaları rastgele çevirmeye başladım ve o cümle, “Kadınlarda tarihsel bellek yoktur”.  Demek öyle bayım, dedim, benden çekeceğin var…

Dergimizin kıymetli grafikeri Fatih Mutlu’nun kısa süre önce Paris Yayınları’ndan çıkan “Yerüstünden İlaveler”i, üç bölümden oluşan, “yeraltı edebiyatı” türünde bir öykü kitabı. Kitap iki karakterden oluşuyor: Cinayete teşebbüsten hüküm giyen tekinsiz kahraman Volkan Gündüz ve bu kriminal eğilimleri olan adamı merakla yakından tanımak ve onunla ilgili haber yapmak isteyen bir gazeteci. Yerüstünden İlaveler, karakter çeşitliliğine rastlayacağımız, kahramanı bol bir kitap değil fakat yazarın karakter yaratmada oldukça başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Volkan Gündüz,  günlük yaşamda benzerine pek rastlanmayan daha doğrusu rastlamayı asla istemeyeceğimiz, nevi şahsına münhasır bir anti-kahraman. Tekinsiz, ağzı bozuk, anti-sosyal bir yalnızgezer. Kendine saplanıp kalmış bir yeraltı kaçığı. Toplumla bağlarını yitirmiş olan kahramanımız bulunduğu uzamda, ikinci bir kişinin varlığına tahammül edemeyecek kadar kendine vurgun. Dünya üzerindeki tüm insanları, sıkıcı, sığ ve yüzeysel buluyor. Toplumcu gerçekçilerin, insana duyduğu sevecenliğin izlerini Fatih Mutlu’nun kaleminde bulamayacaksınız.

Yüreğinde en ufak bir duygu kırıntısı bulunmayan karakterimiz zaman zaman okurda katılaşma eğilimi yaratıyor. “Yerüstünden İlaveler”de Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ından daha yüksek dozlarda nihilizm bekliyor okuyucuyu… Volkan Gündüz’ün en büyük serzenişi anlaşılamamak fakat o kadar karmaşık bir zihinsel yapısı var ki çevresindekilerin anlamaması olağan. Ama kitabın okurunun da onu bir çırpıda anlamasını beklemek kolay değil.  

Kadınların Tarihsel Belleği

Kitapta yer  alan diğer anlatıcı, “cinayet işlemeye tutku duyan” ve bunu tam yedi kez denemesine rağmen her seferinde ıskalayan bu adamın cezaevi karalamalarını okuyunca ondan etkilenip haber konusu yapmak isteyen  gazeteci.  Bence o her postmodern romanda sıkça karşımıza çıkabilecek alelade bir karakter. Okuyucuyu korkutmayacak incelikte oluşuna aldanmayın. Her cümlesi üzerinde uzun uzun düşünmeyi gerektirecek nitelikte. Üzerine Chuck Palahniuk kokusu sinmiş her eseri yüz metre öteden tanırım ve işte bu da onlardan biri. Kastettiğim şey yazarın özgün olmadığı değil, kalemlerinin kardeş, algı düzenekleri birbirine çok yakın olduğunu söyleyebilirim. Kitabın adı her ne kadar “Yerüstünden İlaveler” de olsa Fatih Mutlu’nun kaleminin mürekkebinde yeraltı tadı var.

Toparlayacak olursak, kitap, sohbet havasında ilerleyen, ironi barındıran, güldürel öğelerin sıkça yer verildiği bir Fatih Mutlu denemesi olmuş. Algı dünyasının benzersizliği sebebiyle çoğumuzun ayrıksı ya da aykırı diye nitelendirebileceği bir karakter aracılığıyla ilişkileri, insan hallerini bambaşka bir gözle okuyucuya anlatmaya çalışıyor. Karakterimiz toplumla bağlarını yitirmiş, yabancılaşan karaktere biz de yabancılaşıyoruz. Bu toplu yabancılaşmadan gerçek yaşamdaki büyük yabancılaşmanın bir parçası oluşumuzu okuyoruz.

Kadınların ve feminizm savunucularının sıkça karikatürize edilişini pek hoşgörüyle karşılayamasak da, “Kadınlarda tarihsel bellek yoktur” ve benzeri cümleler üzerine dostça bir hatırlatmada bulunuyoruz: Feminizm akımı tersine kadının uygarlık tarihi boyunca ikincil konuma düşürülmesinin verdiği acıların birikimiyle bir tarihsel bellek ve özgürleşme arayışından doğmuştur. Kadınlar eğer tarihsel belleklerine kayıtsız kalsalardı sanıyorum Feminizm akımı doğmayacaktı.  Yine de samimiyetle inanıyorum ki, bütün afra tafrasına rağmen Volkan Gündüz kadınları seviyor. Özellikle uzun siyah saçlı ve beyaz tenli olanları, onları omuz başlarından öpmeyi…

Yeşim Zuhal Yolcu

19 Ağustos 2021 Perşembe | 339 Görüntülenme

İlgili Kategori: Kitap Bağımlısı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler