Barut Kokulu Bir Kitap: Wedding Barikatları

Barut Kokulu Bir Kitap: Wedding Barikatları - Yeşim Zuhal Yolcu

En son okuduğum hangi romanın tesirli cümleleriydi kalbimi ağırlığı altında ezen? Hangi satırlar, okurken duyduğum korkudan arınabilmek için uykuya sığındığımda uykusuzluk sebebim olmuştu? Dimağımı yokladım. Hepsi şuuraltımda taptaze duruyorlar. Belleğimi kuşatmış olmanın verdiği zaferle... Sabırlı bir sessizlik içinde hatırlanmayı bekliyorlardı. Biliyorum aklımdan uçup gitmelerine izin vermeyen bendim. Çünkü aklın unutmaya meylettiği her kitap cümlesi okurun yazara en büyük ihanetidir. Unutmak toplumsal bir hastalıktır. Toplumsal belleğin yitimine direnen eserleri düşündüm. “Anna Frank'ın Günlüğü”, “Hiroşima Sevgilim”; aklıma en çok kazınan iki roman bunlardı. Unutmak, utanç sahneleriyle dolup taşan tarihin tekerrürüdür diyen iki roman... Ve şimdi okuduktan sonra bir daha asla unutamayacağım bir üçüncüsü vardı elimde; “Wedding Barikatları”... Kitap, kıyımların, devlet terörünün, polis zulmünün ve direnişin romanıydı. Sayfaları çevirirken ellerime kan sızacak sandım. Barut kokuyor mu diye içime çektim kırmızı kapağını. İşte, zihnimin dehlizlerinde volta atacak olan, üzerimde sarsıcı bir etki bırakacak ve asla unutamayacağım bir roman daha, dedim...

Klaus Neuktranz, 1931 yılında yayınlanan romanı Wedding Barikatları’nı kaleme alırken, Berlin'de 1929 yılında işçi katliamına dönüşen kanlı 1 Mayıs olaylarından esinlenir. Ne acı ki, 48 yıl sonra Taksim'de, 1977 yılında benzer bir tablo bu kez ülkemizde yaşanacaktır. 1929 yılında Berlin Emniyet Müdürü Karl Zörgiebel tarafından 1 Mayıs yürüyüşü yasaklanır. Kösling, diğer adıyla Kızıl Wedding, yoksul emekçilerin, o zamanki yaygın adlandırmayla proletaryanın yaşadığı bir işçi mahallesidir. Wedding sakinleri, her türlü yasağa rağmen kolay kolay protesto haklarından vazgeçmeye niyetli değildirler. Tüm yasaklara rağmen Wedding'te 1 Mayıs hazırlıkları coşkuyla sürer. Eski taş binalar afişlerle dolar. Bildiriler ve broşürler elden ele dağıtılır. Evlerin balkonlarına asılan kızıl bayraklar dar sokaklarda dalgalanır. İşçiler, kadınlar ve çocuklar yakalarına kırmızı karanfiller takar, hep bir ağızdan enternasyonal’i söyleyerek dev kortejler oluşturur. Kalabalığın 1 Mayıs coşkusu tüm sokağı sarar...

Fakat 1 Mayıs kutlamaları kanlı biter... Parlak metal kasklarını kuşanan, üniforması nikelaj düğmeli polisler, çivili postallarıyla işçi bayramını faşizm kokan bir kanlı karnavala dönüştürür. Saflara katılanlar polis coplarının keyfi şiddetine maruz kalır. Kadınlara ve çocuklara karşı orantısız güç kullanılır... Göstericiler kurşunlanır, gözaltına alınır, işkence görürler. Evlerin pencerelerinden sarkan kızıl bayraklar kurşunlanarak delik deşik edilir... Sokakta cansız yatan bedenlerden akan kan Wedding kaldırımlarını kızıla boyar. 19.981 mermi kullanılan Wedding Katliamında 33 işçi polis kurşunuyla korkunç şekilde can verir, 55 kişi yaralanır. Sağ kurtulanlar 1 Mayıs 1929 tarihinde yaşanan devlet terörünün üzerlerinde yarattığı travmayı yaşamlarının sonuna dek unutmazlar...

Polis Müdürüne Madalya 

Bu kanlı vahşetin sorumlusu olan Emniyet Müdürü Zorgiebel “Büyük Federal Üstün Hizmetler Madalyasıyla” ödüllendirilir. Almanya’da Hitler iktidara gelmeden emekçileri katleden fikirleri iktidar provası yapmıştır. Faşistlerin ilk hedeflerinden biri zaten kitabın yazarı olacaktır; Klaus Neukrantz, 1933 yılında toplama kampına gönderilir, gördüğü işkenceler nedeniyle 1941 yılında psikiyatri bölümüne yatırılır ve bir daha kendisinden haber alınamaz.  

İşte tüm bu anlattıklarımı okurken 20. yüzyılın ilk çeyreğine mıhlanıp kalmıştım. Kahramanı olmadığım bir romanın orta yerinde, Wedding meydanında...

Bazı yazarlar vardır ya hani, bir romanı kaleme alırken kurgusalı sahici kılmak için zahmetli bir işe giriştiklerini her cümlede hissettirirler. Wedding Barikatları’nı okurken tek bir kez bile böyle bir hisse kapılmıyor insan. Klaus Neukrantz'a dair söyleyeceğim tek şey, okura romanı yaşatan, karakter ve mekânı okurun ruhunda duyumsatan bir direniş romanı yazmayı başardığıdır. Bazı romanlar vardır bir solukta okunur ya, bu, insanı okurken soluksuz bırakan türde bir nevale. İyi okumalar.

Yeşim Zuhal Yolcu

4 Ağustos 2021 Çarşamba | 451 Görüntülenme

İlgili Kategori: Kitap Bağımlısı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler