Tonguç Kundil Ve Bir Ahmaklaştırıcı Olarak Piyasa Edebiyatı Eleştirmenliği Ya Da 'Yüceltmenler'

Tonguç Kundil Ve Bir Ahmaklaştırıcı Olarak Piyasa Edebiyatı Eleştirmenliği Ya Da 'Yüceltmenler' - Taylan Kara

Bir kitap çıktığında piyasa edebiyatı eleştirmenlerinin oturup bu kitabı okuduğunu mu zannediyorsunuz? Eleştirmen dediysek bu lafın gelişidir, mumla arasanız dahi ortada her hangi bir eleştiri bulamazsınız. Bu nedenle doğru ifade “eleştirmen” değil “yüceltmen”dir.

Yüceltmenler, okumadıkları kitapları, gülünç metinleri köşelerinde başyapıt diye pazarlama memurlarıdır.

***

Piyasa edebiyatı eleştirmenleri ya da yüceltmenler meşgul insanlardır, sizin benim gibi değillerdir. Bunların bazıları her gün gazetelere yazılar yazar, çoğunun her hafta yazdıkları köşeleri vardır. Yüceltmenler öyle kitapla falan uğraşamazlar.

Peki, bu kitaplar hakkında nasıl yazı yazıyorlar?

Bu soruyu soran siz okurların ve benim çok saf ve hatta bir parça salak olduğumuzu söyleyebilirim!

Yüceltmenler, bizim gibi insanlar değildir. Bizim gibi insanlar bir kitabı değerlendirmek için onu okumak zorundadır.

Bizler okumadığımız kitapları değerlendiremeyecek kadar salağızdır! Oysa yüceltmenler böyle midir? Onlar, okumadığı kitapları da değerlendirebilir ve hatta hakkında sayfalarca yazı yazabilir.

Zaten bu yeteneklerinden dolayı köşeleri tutmuşlardır. Onlar bizim gibi okumadığı kitabı değerlendirmeyecek kadar aciz değillerdir.

Az önceki soruyu onlara sorsaydınız, gözlerini kısarak sizi bir pisliğe bakar gibi yukarıdan aşağıya doğru süzer ve muhtemelen şöyle bir yanıt verirlerdi:

“Ne yani,  bir kitabı değerlendirmek için illâ okumak mı gerekiyor?“

***

Kaçınılmaz olarak aklınıza/aklıma şu soru geliyor; okumadıkları bir kitap hakkında nasıl yazabiliyorlar?

Yanıtlar:

  1. Allah vergisi
  2. Piyasa vergisi
  3. Ekmek-fular parası

Üç yanıtı da doğru kabul edebiliriz. Şimdi bu yanıtları detaylandıralım.

***

Okumadığınız bir kitap hakkında bir yazı nasıl yazabilirsiniz?
Öncelikle yayınevlerinin kitabı çıkarırken kullandığı slogan alınır. Bunlar genellikle birkaç sözcükten oluşan vurucu sloganlardır. Bu sloganların en önemli özelliği sanki artlarında çok önemli bir şey varmış gibi “derinlik taklidi” yapmalarıdır. “Derinimsi cümleler” bazen sadece anlamsız sözcük oyunlarından ibarettir; bazen de bu sloganlar düpedüz saçmalıktan oluşur. Bazı örnekler verelim:

-Bazı şeyler geçer; ya geçmeyenler?

-Her şeyin fazlası fazladır; azıysa az.

-Hatırlamadıklarımız unuttuklarımızdır.

-Ölenler yaşamazlar.

-Bekârlar evli değillerdir.

-Hareket eden parmak oynar. Oynamayanların romanı.

-Gökyüzü rengi mavidir, ya aşkın rengi?

-Bir kalpte kaç aşk barınabilir?

-Tonguç Kundil, ihanetin romanını yazdı! Su samurları hiç bu kadar ıslak anlatılmamıştı.

-Gece ne kadar koyudur? Peki ya karanlık?

-Paris Fransa’dadır, Fransa nerededir?

-Bir üçgende kaç köşegen vardır?

-Dirseğinizi yalayabilir misiniz?

-Üçgenin dış açıları, insanın diş acıları unutulmaz.

***

Yazının başlığı genellikle bu sloganlardan çıkarılır:

Dış açılardan diş acılarına: Tonguç Kundil’den bir biçem rapsodisi

Kitabın arka kapağı “eleştiri yazısı”nın bel kemiğidir. Arka kapağına yazılmış olan o paragraf mutlaka her sözcüğüne dek kullanılmalıdır.

Kitabın ne anlattığıyla ilgili kısa bir özet de yazıda epeyce bir kalabalık yaratacaktır.

Son olarak yazarın piyasadaki imajının kullanıldığı üç-beş cümle üretmekle yazı tamamlanır. Konu Perihan Mağden ise “sivri dilli yazar”, Doğan Hızlan ise “Türk edebiyatının cumhurbaşkanı”, Ahmet Altan ise “kadın ruhundan anlayan yazar”, Ali Lidar ise “Eskişehir dükü”, Tonguç Kundil ise “Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Dostoyevski’si” gibi ifadeleri yazıda mutlaka geçirmek gerekir.

Bütün bunlardan kolaylıkla 2 sayfalık bir yazı yazabilirsiniz.

***

Sonrasında “google”dan yazarın biyografisi alınıp eski kitaplarından birkaç cümleyle özetlenir. Örneğin yazı şöyle sürer:

“At Sırtındaki Kelebek”, “Bakterinin Kamçısındaki Virüs” ve “Yılanın Kuyruğundaki Kaşıntı” kitaplarından sonra Tonguç Kundil’in dördüncü kitabı “Gergedan Kanadında Yolculuk” geçen hafta okuyucuyla buluştu.

Yazar yapıtlarıyla bir doğa safarisi, pastoral bir destan yazıyor. Doğayı, ilişkilerini, hiyerarşisini olduğu gibi değil sanatsal duyarlığının süzgecinden geçirerek yeniden kurguluyor.

Bu kurgularda “öteki”nin çok önemli bir rolü vardır. İtilmiş,  görmezden gelinmiş, yok sayılmış olanları romanının merkezine alıyor Tonguç Kundil. Tonguç Kundil’in aynası herkesin özgürce var olabildiği, farklılıkların kendilerini koruyarak bir arada yaşadığı zengin bir ayna.

Gerçekçi ve klasik romanın o indirgemeci anlayışını, klasik kurgusallığın dar kalıplarını kesin bir dille reddeden yepyeni bir vizyon vardır Tonguç Kundil romanlarında. Kundil, moderniteyi de aşar ve çok katmanlı okumalar denizinde büyük eserlerle dansa davet eder sizi.

Bu kitap işte bu anlayışla örtüşen bir sanat zincirinin en son halkasıdır.

Bu zincirin bütün halkaları açık, bu zincir bileklere bağlanıp insanları tutsak etmiyor, aksine ona var oluşunun anahtarını sunarak özgürleşmenin yeni olanaklarını sunuyor.

Kundil’inki çağdaş bir Prometheus’luk deneyimi; kaleminin okuyucuya “sunduğu” bu son ateşten herkesin ısınması dileğiyle.

***

İşte size kitap eklerinde yayımlanacak “ağır” bir yazı…

Acaba ne dedik?

Ne önemi var!

***

Edebiyatla Ahmaklaştırma

Gazete kitap eklerinin, kültür sayfalarının büyük bir çoğunluğu cehalet bültenlerdir. Sözcükleri kasıtlı kullanıyorum. Yanılmış, yanlış yapmış eleştirmen demiyorum, “yalan söyleyen eleştirmen” diyorum. Bir kitabı yanlış değerlendirmekten değil, kasıtlı olarak söylenenden, “yalan”dan söz ediyorum.

Değerlendirme hatasından değil, bir “bilinç suçu”ndan…

Kültür-sanat ve edebiyat bu ülkede ahmaklaştırma düzeneğinin en önemli bileşenlerinden birisidir. 

Okur, bilincini artık bu ahmaklaştırma bültenlerinden kurtarmalı ve bilincini bu düzeneğin çarklarının dışına çıkarmalıdır. 

Taylan Kara

20 Nisan 2021 Salı | 503 Görüntülenme

İlgili Kategori: Red

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler