John Locke’un Eğitim Anlayışı

John Locke’un Eğitim Anlayışı - Ali Timuçin

John Locke (1632-1704) daha çok siyaset anlayışıyla öne çıkmış bir filozoftur. Bu nedenle onun eğitim üzerine düşünceleri biraz gözardı edilmiştir. Oysa onun eğitimle ilgili görüşlerinin toplumsal siyasal yansımaları açıktır. Locke siyaset anlayışında ilkin uygar toplumu bize açıkça tanımlarken, uygar toplumu kurabilmenin kaynağında eğitimin yattığını düşünür. Bireylerin içinde yaşadıkları topluma özgür istemleriyle katılabilme kararını alabilmeleri, etkin bir biçimde yaşadıkları toplumun bir parçası olabilmeleri doğrudan aldıkları eğitimle bağlantılıdır.

Locke her ne kadar her insanın doğal olarak eşit ve buna bağlı olarak özgür olduğunu söylemişse de, bu sözü usunu kullanamayanlar için söylememiştir. Tüm insanların yargıda bulunup yaşamı değerlendirebilmelerini sağlayan yetileri doğduklarında gücül olarak vardır. Buna göre tüm insanlar aşağı yukarı benzer yetilerle donanmıştır. Bu anlamda tüm bireyler eşittir. Locke aşırı kavrayışlı olanlar ya da yeterince kavrayışlı olmayanlar gibi uç örnekleri değerlendirme dışı tutar.

Aşırı örnekler bir yana usunu kullanıp özgür istemle karar alabilene kadar bir insana özgür diyemeyiz. Yani bir çocuk olgunlaşıp kendi kararlarını alana kadar en azından ailesinin eğitimine bağlıdır. Böylece öncelikle çocuktan özgürce davranmasını bekleyemeyiz. Uygar toplumda bireylerin gelişigüzel davranışlarına özgürlük denmediği gibi, uygar yaşama hazırlanan ailenin küçük bireyi de dilediğini yapacak biçimde yetiştirilmez. Doğal olarak aldığı eğitim bireyin topluma katılış biçimini belirler. Birey aldığı yetersiz eğitimle toplumda kargaşa da yaratabilir. Tersine iyi bir eğitimin sonucunda kendi emeğini toplumda maddi manevi değer yaratmak için de kullanabilir.

Brueghel’in onlarca çocuk oyununu resmettiği tablosu.
Locke çocukların oyun oynamasını eğitim anlayışına aykırı görmez.

Eğitileni Kişilikli Kılmak

Locke eğitim anlayışında “su akar yatağını bulur” gibi bir serbestlikten yana olmadığı gibi koşullayıcı da değildir. Önemli olan çocuğun akabileceği yataklara onu yönlendirmektir. Locke’un bu bakış açısı bir yüzyıl sonra değişik biçimde Rousseau’nun olumsuz eğitim anlayışında yankısını bulur. Burada olumsuzluk eğitenin edilgin kalmasıyla ilgilidir. Eğitici koşullamadan eğitilene doğruyu bulduracaktır. Amaç eğitileni etkin ve kişilikli kılmaktır. Ailenin erkenden çocuğun eğitimiyle ilgilenmesi önemlidir. Çünkü Locke erkenden çocuğun üzerine doğrudan kendini duyurmayan birtakım izlenimlerin yansıdığını söyler. Çocuğun aldığı bu izlenimlerin onun üzerinde çok önemli etkilere ve süreğen sonuçlara yol açtığını vurgular. Ama Locke Rousseau gibi çevreden gelecek etkilere yönelik kısıtlamalar önermez.  

Locke çocuğun eğitimini hem zihinsel hem bedensel olarak önemser. Çünkü zihinsel olan bedensel olandan ayrı değildir. Bütünsel olarak çocuğun güçlü kılınması bireyi ileriki yaşamı için yetkin kılacaktır. Ailenin eğitsel çabası hekimlerin insanı sağlıklı kılma çabasının ötesinde önemlidir.

Bedeni sarıp sarmalanarak aşırı korunan çocuk hastalanmamak bir yana daha sık hastalanabilecektir. Locke bu bakışıyla bugün açısından da önemli bir soruna değinmiştir. Açık havada doğanın bağrında oynayarak bir başka deyişle doğal olarak alıştırmalar yapan çocuk dinç ve sağlıklı kalacaktır. Locke da çocuğun ısıya kendini alıştırmasını, açık havaya çıkmasını, güneşe ve yağmura kendini alıştırmasını önemser. Locke çocuğun çıtkırıldım olmaması için bu önerileri yapar. Ancak önerilerinden bazıları bugün için uygulanabilir değildir. Buna göre çocuğun ayağının soğuk suya sokulması ve ıslağa alıştırılması gibi, çocuğun şapka takmaması gibi filozofun uygulanamaz önerilerine karşın çocuğun aşırı korunmadan büyütülmesi düşüncesi önemlidir. Bugünden bakıldığında belli ölçüler gözetilerek, Locke’un çocuğun güneş ve rüzgâr görerek büyümesi fikri uygulanmalıdır. Yine yüzmeyi erkenden öğrenip yaşamına geçirmek küçük bireyi sağlıklı kılacak bir başka etkinliktir. Yine de çocuğun bedensel etkinliklerle tanışması güzellik kaygısıyla olmamalıdır. Amaç tümüyle bedensel sağlıktır. Locke benzer biçimde bazı ailelerin çocuğun giyimle ilgili dış görünüşüne olan abartılı ilgilerini eleştirir. Neredeyse çocuk giyinmeyi bilmeden üzerindeki elbiseler övülmeye başlanır. Böylece çocuk gerçek değerlerin ötesinde gösterişe ve tantanaya özendirilir.

Zaten Locke eğitimdeki temel amaçlardan biri olarak şunu görür: sağlıklı olan doğal isteklerin ötesindeki aşırılıklardan çocuğu korumak. Benzer bir bakış açısını Rousseau da sergileyecektir. Önemli olan sürekli olarak anne babanın güdümünde olmadan çocuğun iyi alışkanlıklarını yerleştirebilmesidir. Yine sözü edildiği gibi Rousseau’nun eğitim anlayışıyla benzeşecek tarzda çocuğun olumlu alışkanlıkları bulmasını sağlamak önemlidir. Şunu yap bunu yapma gibi buyurgan bir eğitim anlayışı olumlu sonuç vermeyecektir. “Özgürlük”ün ortaya çıkabilmesi için çocuk birçok konuda kendi davranışına güvenebilir duruma gelmelidir. Buna göre ailenin önlemleri ve kuralları sıralaması tekbaşına çocuğun kişilik gelişiminde iş görmeyecektir. Bu nedenle eğitimde en önemli şey Locke’a göre olumlu alışkanlıkları yerleştirmektir. Ölçülü yemek gibi, çok geçe kalmadan düzenli uyumak gibi. Hatta Locke önceleri uzun uyuyan çocuğun giderek sekiz saatlik uykuya alıştırılmasını önemser. Buna bağlı olarak gece uykusunun önemine dikkat çeker. Çocuğa uykuyla ilgili olumlu özelliklerin kazandırılması için çocuğun yumuşak biçimde uyandırılması gerekir. Böylece uyku düzenine ulaşan çocuk ileriki yaşlarında tüm günü değerlendirerek vaktini etkili kullanacaktır. Locke’un bu saptamaları günümüz açısından da dikkat çekicidir. Sonuç olarak Locke bedensel açıdan çocuğun açık havadan kopup eve kapalı büyümemesini, bedensel alıştırmalarla yaşama kendini hazırlamasını ve iyi bir uyku düzeni olmasını önemser.

Beden Zihin Dengesinde Yaşamı Kurmak

Çocuğun eğitimi sözü edildiği gibi yalnız bedenle ilgili değildir. Çocuğun bedenin bir parçası olan zihinsel gelişimini de sağlaması gerekir. Bu nedenle Locke insanların tavırlarını ve becerilerini farklılaştıranın eğitim olduğunu vurgular. Bugünden bakıldığında yaratıcı insan önüne çıkan zorluklarla çok daha kolay başedebilir. Locke da kabaca zorluklara dayanabilen yalnızca bedenin gücüdür demez. Bedenin gücü kadar zihnin gücü de zorluklarla başa çıkabildiği için önemlidir.                  

Locke bedensel açıdan olduğu gibi zihinsel açıdan da çocuğu ölçülü kılacak bir eğitim anlayışı önerir. Bu açıdan da Rousseau’yla benzeşir. Öncelikle çocuğu kendi iştahının sürüklemesine kapılmayacak yani kaba arzularının yönlendirmesine kapılmadan usun buyruklarını izleyebilecek biçimde eğitmek gerekir. Locke’un bu eğitim anlayışı günümüzün “özgür eğitim” diye çocuğun her isteğine başeğen eğitim anlayışıyla karşıtlaşır. Çocuğun ilk büyüme evrelerinden başlayarak kaprislerine boyun eğildiğinde, bir başka deyişle çocuğun kölesi olunduğunda ileride sorunlu bir çocuğun varlığı kaçınılmaz olur. Bugünden bakıldığında böylesi serbest bırakılan çocuklar istekleri bitmeyen, bencil, doyumsuz ve huzursuz bireyler olarak toplumsal yaşama katılacaklardır. Locke böylesi tehlikelere karşı ailelerden şu temel ilkeyi akıllarından çıkarmamalarını ister: Çocuklara karşı ilk öğretilmesi gereken hoşlandıkları için bir şeye sahip olmalarının gerekmediğidir. Böylece ağlayıp sızlayarak istedikleri olmadan da çocuk hoşnut olmayı bilecektir. Locke çocuklar oyun oynamaz ya da onların oynayacağı şeyler olmaz dememektedir. Her şeye saldırmadan onlara verilenlerden hoşnut olmayı öğrenmelerini önemli görür. Böylece Locke sonradan Rousseau’nun da dikkati çektiği çocuğun aileyi kendi kölesi kılması sorununu dile getirmiştir.

Ödül ve Cezaya Dayalı Eğitimin Açmazı

Sınırsız bir özgürlük ve çocuğun her yaptığına gözyumulması çocuğa iyilik getirmeyecektir. Çünkü çocuktan usunu kullanabilen olgun insan gibi doğru yargılara ulaşması beklenmemelidir. Bu nedenle uygar insana uyan özgürlük sözcüğü çocuk için uygunsuzdur. Locke Rousseau’da da görülebileceği gibi çocuğu daha doğal isteklere yöneltmeyi uygun bulur. Yoksa çocuğu dövmekle azarlamakla çocuk engellenmez. Ama yerine göre baba kaşlarını çatabilir, yüzünü ekşitebilir, hatta çocuğunu paylayabilir böylece de çocuğun kaba arzularına teslim olmasını engeller. Benzer biçimde anne ve başka bireyler de kendilerine göre çocuğa karşı daha sağlıklı tutumlar alabilirler.

Çocuğu ödüllendirmeler de çocuğun aşırı arzularını kamçılamaktan öteye geçmeyecektir. Doğal olarak herkes gibi çocuklar da övgü bekler. Ama ödüllerle çocukla anne baba arasındaki ilişki zedelenecektir. İçtenlikle kurulabilecek bir yakınlığın yerini yapay tavırlar alacaktır. Buna göre anne baba kendine yakıştıracağı tutku ve arzuların çocukta gelişmesine yol açacak biçimde çocuğa davranmalıdır. Anne baba erken yaşlarda çocuğunu paylayabilir, çocuğuna kaşlarını çatabilir. Tüm bu sertlikler ilerideki daha yumuşak saygıya dayalı sevgi dolu ilişkilerin kurulabilmesi içindir. Locke inanılanın tersine çocukla erken yaşlarda arkadaşlık kurulabileceğini düşünmez. İyi bir eğitimin sonucundaysa anne baba ve çocuk arasında daha sağlam arkadaşlıklar kurulabilecektir. Böylece çocuğun ilk yıllarda anne babasına duyduğu korku çocuğun olgun yaşlarında sevgi ve arkadaşlığa dönüşecektir.

Çocuğun sınırlanması ve korku duyması sözü edildiği gibi çocuğa şiddet içeren büyük cezalar vermeyi gerektirmez. Tersine böyle bir eğitimle çocuk fırsatını bulduğunda daha ölçüsüz yönelimlere girecektir. Çocuğu ölçüsüz yönelimlere itmese bile böylesi bir eğitim çocuğu tamamen istemsiz ve edilgin biri durumuna getirebilir.

Sonuç olarak çocuğun doğal ilgilerine aykırı özensiz bir eğitim çocuğun ortaya çıkabilecek yatkınlıklarını erkenden yok edecektir. Ödüllere cezalara dayalı eğitim ancak lükse, açgözlülüklere ve kibirle dolu bir yaşama yol açabilir. Locke çocuğun çocuk olduğunu bilerek davranılmasını ister. Uç birtakım bireysel örnekleri bir yana bırakarak her türlü baskıcı eğitime karşı çıkar. Çağdaş eğitim anlayışı açısından önemli olacak biçimde çocuk için oyunun önemini vurgular. Hatta çocuklar alfabenin öğrenilmesi gibi ilk bilgilerini de oyunla almalıdırlar. Çocuğun eğitimi için gereken temel noktaları gösteren Locke’un eğitim anlayışı günümüzde de önemini korumaktadır.


KAYNAKÇA

Locke John, Hükümet Üzerine İkinci İnceleme, Çev. Fahri Bakırcı, Babil Yayıncılık, Ankara, 2004.

Locke John, Some Thoughts Concerning Education, Clarendon Press, Oxford University Press, Oxford, 2003.

Locke John, Two Treatises of Gowernment and A Letter Concerning Toleration, Yale University Press, New Haven ve London, 2003.

Timuçin Ali, John Locke’un Siyaset Anlayışı, Bulut Yayınları, İstanbul, 2006.

Ali Timuçin

3 Mayıs 2021 Pazartesi | 1320 Görüntülenme

İlgili Kategori: Köprü

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın