Edebiyat Eleştirisi Nedir

Edebiyat Eleştirisi Nedir - Nihat Taydaş

Günlük konuşmalarda “eleştiri” sözüne, olumsuz anlam yüklenmiştir… Bu, doğru değildir. Eleştiri, “doğruyu yanlıştan ayırabilmek” demektir.

Bir sanat ya da edebiyat yapıtı, yazıyla da eleştirilir… Yazıyla eleştirme, bir edebiyat türüdür.

Bu çalışmamızda, eleştirel düşünenlerin ortak niteliklerini sıraladıktan sonra, “edebiyat eleştirisi”nin üzerinde duracağız.

***

Gençlik çağlarımızda bize, “Yıkmak, yaralamak için eleştirmeyin… Eleştiride yapıcı” olun derlerdi… Aile büyüklerimiz, ders almamız için şu öyküyü anlatırlardı:

“Renklerin ustası olarak anılan büyük bir ressamın öğrencisi, ressamın atölyesinde eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlarken, yaptığı resmi kentin en kalabalık meydanına koymasını ve yanına kırmızı bir kalem bırakıp halktan ‘beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden’ bir yazı iliştirmesini istemiş.

Ressamın öğrencisi, birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde, resmin çarpı işaretleri ile dopdolu olduğunu görmüş… Üzüntüyle ustasına gitmiş.

Usta ressam, öğrencisine, üzülmemesini ve resmi yeniden çizip boyamasını önermiş. Usta, yine resmi, kentin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş… Bu kez resmin yanına, bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını ve yanına insanlardan ‘beğenmedikleri yerleri düzeltmelerini rica eden’ bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış.

Ressamın öğrencisi, birkaç gün sonra bakmış ki resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.

Usta ressam, öğrencisine şöyle demiş: -İlkinde insanlara fırsat verildiğinde, ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar bile gelip senin resmini karaladı. İkincisinde, onlardan yapıcı olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse, bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Emeğinin karşılığını, senin ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın. Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma.”

Eleştirel düşünen kişilerin, ortak özellikleri şunlardır:

1.Eleştirel düşünenler, plânlı düşünme ve çalışma düzenine sahiptirler.

2.Eleştirel düşünen insanlar, herhangi bir görüşe / yaklaşıma ya da inanca, koşulsuz olarak bağlanamazlar, sorgulayıcıdırlar.

3.Eleştirel düşünenler, esnek yapıda olduklarından, yeni düşüncelere açıktırlar.

4.Eleştirici düşünenler, bir işe başlayıp onu sonuna dek götürme kararlılığındadırlar… Eskilerin deyişiyle “sebatkârdırlar”.

***

Sanat ya da edebiyat yapıtları, okura / izleyiciye ulaştığında toplumsallaşır, halkın malı olur… O yapıt, hazırlayanın / yönetenin / yazarın / çizerin / yontanın değildir artık. Okur / izleyici, yapıtı beğenir-beğenmez, eleştirir… Görücünün (izleyicinin) / okurun, “eleştirme” hakkı vardır.

Eleştiri, önce “ortalama okur” düzeyindeki insana seslenir, sonra ortalamanın üstündeki okuru yakalar. Ortalama okur, içinde bulunduğu toplumun değer yargılarını, eleştiri yazılarında okuyup algılar. Ortalama okurların düşünce dizgesini, örnekler-hazır yargılar ve kolay yoldan edinilen bilgiler oluşturur. Eleştiri, ortalama okurların görüş açısını yükseltir… Ortalamanın üstündeki okurları, donanımlı kılar.

Biz, çoğunlukla neden göstermeden öven ve yeren, edebiyat yapıtını çözümlemeye yanaşmayan, yalnızca “Beğendim, sevdim onu” ya da “Beğenmedim, hoşlanmadım ondan” diyen “eleştirmenler” yetiştirdik.

Bilgiden-sezgiden yoksun kimi eleştirmenler, büyük yanılgılara düştüler… Edebiyat ürününü eleştirirken kullanılan, dünyadaki edebiyat çevrelerinin hepsinin üzerinde birleştikleri şu ölçütleri görmezden geldiler: Anlaşılan tutarlılık, bütünlük, yoğunluk, derinlik, kapsamlılık, yenilik (özgünlük) ve çarpıcılık. Daha sonra buna, dünya görüşünden (ideolojiden) kaynaklanan saplantılar da eklenince, edebiyat eleştirisi; övgüye ya da yergiye, kimileyin de sövgüye dönüştü.

Edebiyat eleştirisinin görevi, okuru, edebiyatı anlamaya ve onun zevkine varmaya yöneltmektir… Bireysel okuma sırasında, kitaptaki anlaşılmayanı ya da fark edilmeyeni bulup okurun göz önüne sermektir. Berbat-beğenilmeyen yapıtları belirtmek gibi, olumsuz bir işin de edebiyat eleştirisinin görevleri arasında olduğunu vurgulamak gerek… Çünkü eleştirmenin görevlerinden biri, yeri geldikçe, ikinci sınıf olanı ortaya çıkarıp göstermektir… Böyle bir eleştiri, sanatçıya ve okura ışık tutar, onlar için ufuk açıcı olur.

Eleştirmen, okurun, edebi değeri yüksek olan yapıtla olmayanı ayırt edebilmesini sağlar… Eleştirmenini bulup doğru eleştiriler okuyan kişi, giderek “etkin ve nitelikli okur” aşamasına ulaşır.

“Nesnellik-öznellik” sorununa gelince… Edebiyat eleştirisinde, elbette yüzde yüz bir nesnellikten sözedilemez… Eleştirmen, bazı önyargılardan, hoşgörüsüzlükten ve anlatım zayıflığından elden geldiğince kurtulmak zorundadır. Çünkü önyargılardan, dünya görüşünden gelen saplantılardan kurtulmamış insanların, “eleştiri” diye ortaya koydukları; kara sürmelerden ya da çıkarcı övgülerden öteye gidemez.

Bizde edebiyat eleştirisi, çoğunlukla “göklere çıkarma ya da yerin dibine batırma” biçiminde uygulanıyor… Eleştirinin, böyle yapılmaması gerektiğini düşünüyorum. 

Nihat Taydaş

19 Nisan 2021 Pazartesi | 588 Görüntülenme

İlgili Kategori: Eleştiri

Düşüncelerinizi bizimle paylaşın

Etiketler